6 Ağustos 2011 Cumartesi

2.Çanakkale Bienali Güncesi İçin Röportaj, Çanakkale 2010

Editör Funda Oruç İle Sanatçı Şinasi Güneş Arasında Yapılan Röportajın Dökümüdür.

Çanakkale’de daha önce birçok etkinlikte yer almış bir sanatçı olarak Çanakkale’nin kültür-sanat ortamını ve Türkiye’deki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanatın dolaşım ağı ve tüketilebilirliği bağlamında düşünüldüğünde merkez olarak İstanbul şehrinin kendisi dışındakileri dışladığı(Anadolu’yu- periferiyi) bir dönemde birçok farklı şehirde bienaller yapılmaya başlandı. İşte İstanbul’a bağlı kalmadan gerçekleşen Çanakkale Bienali’de bir anlamda kendi başına varolmanın-yetebilmenin bir örneğini beraberinde getiriyor.

Anadolu’da gerçekleştirilen diğer bienallere nazaran Sinop Bienali ile birlikte Çanakkale bienali öne çıkıyor. Türkiye’de Kültür sanatın dolaşımını düşünürsek 100 bin nüfusu olan bir şehirde oluşan tablo gayet olumlu görünüyor. Bu bağlamda ilk akla gelen Çanakkale insanının bilinçlenmesinde önemli katkısı olan geleneksel Troia Festivali. Halen sürerliliği devam ediyor.
İlk ciddi kırılma 2007 yılında “Sınır Çizgisi” sergisi ile oldu. Troia Festivali Çanakkale Belediyesi'nin gerçekleştirdiği "44. Uluslararası Troia Festivali" kapsamındaki etkinliklerden biri olan Sınır Çizgisi sergisi, küratör Denizhan Özer ve Seyhan Boztepe tarafından 85 Türk ve yabancı sanatçının katılımıyla gerçekleşti. Aynı ekipçe 2008 yılında "44. Uluslararası Troia Festivali" kapsamında; I. Çanakkale Bienali/ Şeffaf Yanılsamalar, ardından da II. Çanakkale Bienali “Kurgusal Gerçekler, Dönüşümler”geldi. 2010 İstanbul Kültür Başkenti projelerine paralel bir projeler dizisi olan Çanakkale 2010 Etkinlikleri kapsamında “12 ay&12 tema” başlığıyla çeşitli etkinlikler düzenlenirken, eş zamanlı olarak da sanat projeleri hayata geçirilmiştir. Bu süreç hale işlemektedir. Dolayısıyla Şehrin kültür sanat bağlamında ciddi bir altyapısı oluştu. Türkiye’de üç büyük şehri çıkardığımızda Çanakkale’yi bu sene kültür-sanat ortamının en yoğun yaşandığı şehir olarak rahatlıkla belirleyebiliriz. Çanakkale halkının çağdaş yapısının olması ve şehrin konumunun uygunluğu batı ile entegrasyonun sağlanmasında büyük bir avantaj olarak görünüyor.

Çanakkale Bienali’nin yerel-ulusal-uluslararası boyutlardaki sanatsal rolü ve yeterliliği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
I. Çanakkale Bienali tanıtım açısından yetersizdi. Buna nazaran II. Bienalin küratörleri ve organizasyon ekibi daha hazırlıklı görünüyor. Çanakkale ve İstanbul’da bienalin basın açıklaması yapıldı. Bienali içeren bir gazetenin hazırlanması, geçmişe yönelik yapılan tüm sergilerin bir kitap içerisinde toplanıyor olması, yerel basında çıkan haberler, çıkan ve çıkacak olan yazılar bunların göstergeleri.

Fakat tanıtım esnasında on-line ortamın yeterince kullanılamaması ileti trafiğinin zayıflığı, sadece bienali tanıtan bir sitenin olmaması, ekonomik olan tanıtım ağının yeterince kullanılamadığını gösteriyor. Bienalde basılı yayının zayıflığı ve tanıtım amaçlı kullanılması gereken bir bienal stantının olmaması da bir handikaptı. Uluslararası ortamdaki on-line ve basılı yayın ağından da istifade edilmemesi ne kadar yurtdışından sanatçı katılımı olsa da bienalin yerel ölçekte bir tanıtım ile sınırlı kaldığını bize tanıtlıyor.

Çanakkale Bienali’ne sanatçı olarak katılma kararı vermenizin nedenleri nelerdir?
Çanakkale şehri ile eskiden buyana bir irtibatım ve bağım var idi. Bu ilişki neticesinde şehre karşı büyük bir sevgim oluştu. Bir başka neden de, midesine düşkün biri olarak peynir tatlısını tekrar tadabilme ihtiyacından kaynaklı.

Sanatın dolaşım ağının Anadolu’ya yayılımı için önemlilik arz ettiğinden dolayı bienale iştirak etmeye karar verdim. Bunun yanı sıra Çanakkale’de daha önce birkaç film çekmiş olup burada gerçekleşen birçok sergiye katılmıştım. Çanakkale de en son “Uluslararası Ziyaretçiler Video Art Etkinliği”ni gerçekleştirmiştim. Bütün bunların etkileşimi ile kurulan yakınlık da tercih yapmamda etkili oldu.

Sizce Çanakkale şehrinde kültür sanatın gelişimi göz önüne alındığında gelecekte neler yapılmalı? Öncelikler içinde arşivi olan bir güncel sanat merkezi kurulmalı. Dışarıdan gelen her yabancının bu alandaki eksikliklerini gidermeli donanıma sahip olmalı.
Güncel sanat müzesi açılmalı ve bunan paralel olarak güncel sanat galerileri oluşturulmalıdır.

Kamusal alanın düzenlenmesine yönelik olarak mimari-peyzaj düzenlemelerinin yanı sıra tüm kıyı şeridi ve parklar heykeller ile donatılmalı.

2010 etkinlikleri kapsamında çıkartılan yayınların daha sonraki süreçte de tekabuliyeti sağlanmalı ve sanat yayınlarının belli aralıklarla çıkartılabileceği yayın ağı ve buna bağlı olarak bir yayınevinin oluşturulması gerekiyor.

Özel galerilerin açılması ve desteklenmesi şart.
Kısacası gelişime çok açık olan Çanakkale şehrinin cazibe merkezi haline getirilmesi gerekiyor.

Beyoğlu Sokaklarında Sanatsal Bir Gezinti

Beyoğlu Sokaklarında Sanatsal Bir Gezinti

Aleni Beyoğlu" Dergisi'nde Şubat 2010'da 1.Sayı'da çıkan yazının dökümüdür.

Geçmişte Levantenlerin yaşadığı Batılı, kozmopolit İstanbul’un kalbi olan eğlence kültür ve sanat merkezi Beyoğlu’nu, her gün yaklaşık 1 milyon kişi ziyaret ediyor. Artık Beyoğlu eski Beyoğlu değil, kimlik değiştirdi. Beyoğlu’nun çehresi sokak sanatı yazıcıları için sanki büyük bir duvar. Yazıcılar bu duvarı stensil, graffiti, sticker gibi sokak sanatı türevleri ile doldurmak için adeta akın ediyor. Bunun pek çok nedeni bulunmakta. En önemli nedense maksimum seviyede birçok insana bu uygulamaları gösterebilme olanağının olması…

İstiklal Caddesi'nin arka sokaklarında, Tünel'de, Cihangir'de stensil ve graffiti örneklerinin yaygınlaştığını görüyoruz. Tenha sokakların, eski kirli apartmanların, trafoların tercih edildiği örnekleri gördüğümüzde Paris'in banliyöleri, New York metrosunun duvarları akla geliyor. Bununla birlikte graffiti’ye nazaran stensil uygulamalarının arttığını görüyoruz. Beyoğlu, yeni kimliği ile bize yeni bir estetik peyzaj sunuyor.

Beyoğlu civarında sokak sanatı uygulamaları ile faaliyette bulunan graffiti yazıcılarından bazıları “S2K”, “Turbo”, Tab, Wyne, Misk, Koac crew, Wase ve Keos’dur.

İstanbul’da street art Cihangir, Tünel ve Taksim’de yapılıyor. Sokak sanatı uygulamaları genellikle kalabalıkların olduğu sokaklar ve caddelerde icra ediliyor. Onlar yaptıkları uygulamaların herkes tarafından görülmesi için bu mekânları tercih ediyor.
Yaptığı stensil uygulamaları ile dikkati çeken, “Flypropaganda”, “Osman, “Bomba Fonda” ağırlıklı olarak Beyoğlu ve çevresini tercih ediyor.
“Flypropaganda”nın sinek stensil’leri ve sticker’larına Beyoğlu’nun ara sokaklarında rastlıyoruz.
Ayrıca “Osman”ın Bayhan sticker’ı ve Ajdar-Çikita muz stensil’i ile de sıkça karşılaşılıyor.
“Bomba Fonda” ise Beyoğlu ve çevresinde stensil ve sticker’larını uyguluyor.

Ağırlıklı olarak Galatasaray ki özellikle Tünel civarında da sticker’ları görmek mümkün. Bu bağlamda faal olarak çalışan sokak sanatçıları Extramücadele ve Kutukafa’dır.
Extramücadele, marjinal kişilikler üzerinden politik mesajlar verir.
Kutukafa popüler kültür öğelerini paketleme mantığı ile oluşturduğu kutu imgesi ile ifşa eder.
Türkiye’de ve Dünya’da yeni olan ve hızla gelişen sokak sanatı gençliğin aurosu ile uyuşuyor ve ortaya alternatif bir yaşanırlılık kalıyor.
Sokak sanatçıları popüler kültür ikonları vasıtasıyla sistemi eleştirerek apolitik bir algıyı ortadan kaldırıyor. Hip hop kültürünün bir uzantısı olarak tekabüliyetini sürdürüyor. Nitekim genç kitle rap müzik ve sokak sanatını yoğun bir şekilde tüketiyor.
İstanbul’un kalbi olan Beyoğlu’nun duvarları, gittikçe renklenen yönü ile 2010’nun adeta habercisi olma özelliğini bünyesinde barındırıyor ve yeni sanat açılımlarına davetiye çıkarıyor.

Sokağın Sanatçı Gerillaları - röportaj, Taraf Gazetesi, 20 Mayıs 2010

TARAF GAZETESİ RÖPORTAJI

Sokağın Sanatçı Gerillaları - röportaj, Taraf Gazetesi, 20 Mayıs 2010

Erkan Doğanay'ın Şinasi Güneş ile Taraf Gazetesi için Yaptığı Röportajın Dökümüdür.

1- Sokak Sanatı adlı kitap çalışmasını hazırlarken sokak aktivistlerinin genel tavır ve kaygılarını nasıl yorumladınız?
Sokak sanatçılarının büyük bir bölümü kendilerine dair kitap hazırlanması fikrine sıcak baktı. Burada fame olma- ünlü olma duygusu ön plandaydı. Fakat içlerinden bazıları birtakım kaygılar taşımaktaydı. Bunlardan öne çıkanı kendi isimlerinin deşifre edilmesiydi. Çünkü onlar sokak sanatının bir gereği olan tag’leri (kodları) kullanmaktaydılar. Kitapta da buna sadık kalındı. Diğer bir kaygıları ise popüler kültürün angajmanları nedeniyle sıradanlaşma tehlikesiydi.

2- 12 Eylül sonrası sokağın topluma yasaklandığı dönemi dünyada da “bir trend” olarak yükselen sokak sanatı ile yeniden “kamusal” alanın dışında algılamaya başladık. Sokak Sanatı adlı kitabı hazırlarken sosyal-politik bir arkeolojik çalışmada yapabildiniz mi?
12 Eylül’ün birey ve toplum algısını her yönden değiştirdiğini bizatihi kendi yaşam sürecinde tecrübe etmiş bir sanatçıyım. “Politik” olanın birey, toplum ve sanat üçgeninde uzakta tutulduğu bir zaman dilimini yaşadık. Ancak bu süreç artık tersine döndü. Türkiye’de birçok genç sokak sanatı ile politik olanı, birey-toplum ve sanat üçgeninin içine taşımaya başladılar. Bu gençler sokak sanatını yalnızca kamusal alanda değil özel alanların içine dahi taşıma cüretini gösterdiler ve kanımca başarılı da oldular. Zaten varolan bir sosyo-politik geçmişin kalıntılarını üzerinde taşımakta olan sokak sanatçıları, bu kalıntıları yapmış oldukları sanatsal üretimleriyle ortaya çıkarmış oldular. Dolayısıyla kitabın hazırlanma aşamasında özel bir arkeolojik çalışmaya gerek kalmadı. O, zaten sokak sanatının ruhunda hep vardı.


3- Teknolojinin gelişmesi ile birlikte yapılanan enformasyon toplumu üzerinde sokak sanatı sanatsal bir iletişim mi? Yoksa vandallık mı olarak ele alınmalı?
Enformasyon toplumu her anlamda bir dönüşümü işaret etmekte ancak Türkiye’de bu dönüşüm biraz sakat işliyor. Teknolojinin ve bilginin hazmedilmeden birey üzerine yığılması sosyo-psikolojik yönden bir takım defektlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Bu durum iletişimin çarpıklaşmasına ya da doğru algılanmamasıyla doruk noktaya ulaşıyor. Sokak sanatı işte bu noktada iletişimi, sanatsal çalışmanın mekân boyutuyla doğrudan veriyor. Sokak sanatı yoğunlukla kamusal alanda –kitlelere doğrudan ulaşabilen mekânlarda- icra ediliyor. Ve sanat çalışması sokaktaki insanla doğrudan ilişkiye geçerek sanatsal iletişimin birer aracına dönüşüyor. Vandallık ise daha farklı bir olgu kanımca… Sokak sanatı sokaklarda icra edilmeli sokak ruhunu taşımalı ancak tarihi mekânların üzerinde icra edilmeye çalışılması durumu, vandallığa geçiş olarak nitelendirilebilir. Bu anlamda sınırları iyi belirlemek gerekir. Bir tarihi mekânın üzerinde yapılan bir sanat çalışması artık amacından sapmış oluyor. Orada üretim ya da birçok insana derdini anlatma gibi itkiler devreden çıkıyor. Tamamen zarar verme eylemine dönüşüyor.


4- Özellikle Avrupa da yaygın olarak ortak bellek, örgütlenme, eylemlilik gibi kavramlar etrafında şekillenen (örneğin 68 Paris Akademi ilanları) sokağı kullanma, doğal olarak o sokağı kullananlarla da ilişkili düşündüğümüzde başarılı ve etkin sonuçlar ortaya koymakta, bizde durum nasıl? Sokağın ve o sokağı kullananların tepkileri, refleksleri dikkate alınıyor mu?
Türkiye’de tabiî ki Avrupa’daki gibi örgütlenme, ortak bellek ya da eylem pratiklerinde bulunma anlamında sokağı kullanma, toplum üzerinde etkin sonuçlar doğurmuyor. Daha çok bireysel olarak etkilenme ya da alımlanma söz konusu. Sizin dile getirdiğiniz anlamda dikkate alma noktasında biz daha yolun başındayız biraz daha zaman gerekiyor. Ancak bu süreçte bir takım handikaplarda bulunmuyor değil. Özellikle reklam sektörü bu anlamda grupları ya da bireyleri bir araç olarak kullanıyor. Reklam sektörü sokak sanatını kullanarak toplumu etkilemeye daha doğrusu ürün satmaya çalışıyor. Ve özellikle genç kitleler üzerinde oldukça etkili oluyor.

5- Banksy gibi uluslar arası isme dönüşmüş örneklerin bu alanın genişlemesindeki etkin rolü var mıdır?
Yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada etkin bir rolü var. Banksy’nin işleri her bir sokak sanatçısının es geçemeyeceği türden ki Türkiye’de bu sokak sanatı yapan kişi ya da grupların çoğu Banksy’i kendilerine örnek alıyor. Onun özellikle İsrail’in Filistin’le arasında ördüğü “Utanç Duvarı’na “Tatil Enstantaneleri” adıyla oluşturduğu bir dizi şablon resmi sosyo-politik ve sanatsal yönden bir hayli ironik. Paris Hilton’ın CD’leri üzerinde yaptığı manipülasyonlar birer popüler kültür eleştiri örneği.

Sokak Sanatı

Sokak Sanatı

Habertürk Gazetesinde çıkan röportajın dökümüdür.

Hülya Küpçüoğlu: Kitabın içeriğinde sadece sanatçıların değil sokak sanatı yapan gruplar ve sanatın dışındaki insanlarında yorumlarını aldığınız görülüyor?
Şinasi Güneş: Türkiye de sokak sanatının bir nevi tarihini oluşturacak bir yayın olmasına dikkat ettim. Çünkü bu yayın sokak sanatı üzerine ilk kitap idi. Kitabın hazırlık aşamasına geçmeden önce sokak sanatı yazıcıları ile görüşmeler yapıldı. Benim için en önemli şey objektif, direkt olarak gerçek anlamda sokak yazıcılarını ifade eden onların belirleyici olduğu, tarafsız bir yayın çıkarmaktı ki sanıyorum bunu da başardım. Kitapta yazıcıların dertlerini iyi ifade edebilmelerini sağlamak amacıyla röportajlara ağırlık verildi. Geçmişte konu ile ilgili olarak yeterli envanter olmadığı için ilk bilgilere ulaşılmaya çalışıldı ve bir Türkiye Sokak Sanatı Tarihi oluşturuldu. İşin teknik boyutu bir yana makaleler ve imaj üzerine yazılar ile sokak sanatının kavramsal açıdan sorgulanmasına çalışıldı. İmaj üzerine yazılar bölümü içlerinde mühendis, mimar, eğitim uzmanı, web tasarımcı vb. gibi farklı meslek alanlarına mensup bireylerin stensil uygulamaları üzerine yazdıklarından oluştu. Sokaktan geçen insanların sesini oluşturdu bu bölüm…

H.K: Sokak sanatı sizce illegal yanı ağır basan bir sanat mı?
Ş.G:
Sokak sanatı muhalif kaynaklı, kamu alanında-yani sokaklarda- uygulanan her türlü “sanatı” içermektedir. Sokakta yeşerdiği için elbette illegal yanı ağır basıyor. İllegal olarak yapılan uygulamaların daha etkili olduğu bir gerçek. Nitekim içinde “Vandallığı” da barındırabiliyor. Sokak sanatını “Gerilla sanatı” olarak da nitelendiren belirli bir kesim de mevcut.

H.K: Sokak sanatı neden çoğunlukla gruplarca yapılıyor?
Ş.G:
Bu sorunun yanıtını vermek için geçmişteki işlevselliğini bakmak gerekir. 1970'lerde ünlü olmaya çalışan ve daha büyük ve daha iyi parçalar meydana getiren graffiti sanatçıları arasında ki “stil savaşları” graffiti’yi çevreleyen bütün bir alt kültürün oluşmasına sebep oldu. Graf yazarları, metro istasyonlarında “yazar bankları” olarak adlandırdıkları yerlerde toplanıp birbirlerinin taslak defterlerine bakar, “bombalamaları” planlar, ve kendi veya diğer yazarların yakın zamanda ürettikleri parçalar üzerinde tartışmak için geçen trenleri izlerlerdi. Eski yazarlar, genç yazarları büyük parçalarda kendilerine yardım etmeleri için stajyer ve asistan olarak yanlarına alırlardı. Tüm yazı “ekibi” parçalarda işbirliği yapmak için bir araya gelir, boyaları “kaldırmada” birbirlerine yardım eder ve otoritelere dikkat ederlerdi. Bazı ekipler çete belalarından korunmak için beraber seyahat ederlerdi ancak çok ender olarak şiddet kullanırlardı. 1970’lerden gelen gelenek bugünde tekabüliyetini sürdürmektedir.
Türkiye’deki grafiti gruplarından etkin olanlarını sayacak olursak:
İstanbul’dan “S2K”, “Dyer familie”, “B4L crew” gibi aktif olarak faaliyet gösteren gruplar ile Anadolu ayağını yürüten, Kocaeli’den “Style Of İzmit” ve “W2L” isimli gruplardır.

H.K: Türkiye’de sokak sanatı kentin hangi noktalarında ağırlıklı olarak görülüyor?
Ş.G:
Genellikle insanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, kent merkezlerinde sıklıkla karşılaşıyoruz.
Bu bağlamda İstanbul’u merkez olarak alacak olursak, Beyoğlu’nun ara sokakları ve Cihangir’den sonra Tünel de, Kadıköy’de, Beşiktaş’ta, Sirkeci Garı ve istasyonlarında, Güngören’de yoğun olarak uygulamaları görebiliriz. Bu bölgelerde “Turbo”, “Cins”, “Tab”, “Keos”, “Mccroy”, “Böcek”, “Edok”, “Gas”, “Osman”, “FlyPropaganda” tag’li yazıcılar dikkati çekiyor.

H.K: Yurt dışında sokak sanatının daha protest bir yaklaşımı var. Türkiye de durum ne?
Ş.G:
Türkiye’deki sokak sanatçılarının Banksy’in protest uygulamalarından etkilendiği görülüyor. Fakat hazırlık aşamasının ve sürecinin o yetkinlikte olmadığı görülmekte. Protest uygulamaları ile dikkati çeken ve kendilerini bağımsız bir anarşist aktivist grup olarak nitelendiren “İç mihrak” siyasi mesajları ilettikleri sticker ları ile öne çıkıyor. Kendi tabirleri ile: “İç-mihrak”ın yakıtı, resmî ve popüler kültür fragmanları -ikonlar, ikonik kişiler, sloganlar, özlü sözler, içli sözler, çağdaş ve geleneksel değerler, inanç evrenleri vb.- ürünü ise sıklıkla mide kramplarının eşlik ettiği ve suçluluk duygusu tonu yüksek, kontrolsüz gülmeyle tanımlı öfori halidir.

H.K: Sokak sanatında çoğunlukla hangi konular işleniyor?
Ş.G
: Kent hayatının kritiği yapılıyor. Politik söylemlerin sanatsal bağlamda alternatif dışavurumu sıklıkla duvarlarda görülüyor. Sokak sanatçıları, geçmişte idol haline gelmiş ideolojik kişilikleri çalışmalarında kullanıyorlar. Bunun yanı sıra popüler medyaya ilişkin eylemde bulunuyorlar.

H.K: Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Ş.G:
Sokak sanatının önümüzdeki yıllarda etkisini arttıracağı bir gerçek. Bunun yanı sıra kamuya müdahale sorunsalı popüler hayatın bir gerçeği olarak gündeme gelecektir. Bu durum sokak sanatçıları için ya yeni yaptırımları beraberinde getirecek ya da demokratik bir zeminde kamusal alanda sokak sanatı uygulanabilirlikleri üzerine tartışmaları gündeme taşıyacaktır.


RH+Sanart Dergisi'nde Sayı 61, Mayıs 2009'da çıkan yazımın dökümüdür.

Sokak Sanatı
Muhalif yanını içinde barındıran sokaklarda uygulanan her türden çalışmalar sokak sanatını oluşturuyor.
Ağırlıklı olarak graffiti, stensil (şablon) ile karşılaşırız. Bunun yanı sıra sticker (çıkartma) sokak işaretleri, video projeksiyon ve sokak enstalasyonları da sokak sanatı içinde yer alırlar.

Sokak sanatı gerilla sanatı olarak da algılanabilir. Bugün sokak sanatı tüm dünyada yaygın bir şekilde uygulanıyor. Sokak sanatçıları kendi ülkelerinin sınırları dışına çıkarak bu sanatı etkin bir şekilde geliştiriyorlar.
Sokak sanatı hip hop kültürünün bir uzantısıdır.
Hip hop Bronx, New York’tan gelen ve dünyaya yayılan yaratıcı ifadenin dört temel şekli olan DJ, MC (Rap), B-boy (Break dans) ve Graffiti’den oluşuyor.
Graffiti görselliği, MC’cilik ve DJ müziği ve B-boyculuk da dansı temsil ediyordu. Hip hop’un ortaya çıktığı günlerde, bu elementlerin tümü önemli ölçüde iç içe girmişlerdi. Graffiti sanatçıları çok sık olarak aynı anda B-boy, MC ve DJ’diler. Birçok popüler partide bir graffiti yazarını duvarda çalışmasını uygularken, DJ’yi çevirip çizerken, MC’yi kalabalığı
hızlandırırken, B-boycular ise dans ederken birbirleriyle mücadele halinde görülebiliyordu.

Graffiti
Graffiti duvara yazılan sanatsal (tipografik değeri, bir stili olan) yazılar olarak değerlendiriliyor. Graffiti’yi bu perspektifte değerlendirdiğimizde eski Roma'ya kadar uzanabiliriz.

Politik gruplar ve sokak çeteleri 1960’lı yıllarda graffiti’yi araç olarak kullanmışlardır.

“Cool Bread” ve “Cool Earl” ismindeki iki genç (Philadelphia ve Pennsylvania’dan) bombing (bombalama) yöntemini şehrin duvarlarına uygulayan ilk kişiler olmuşlardır. Buradaki amaç kendi isimlerini duyurmaktı. Bu yöntemle kamuoyunda oldukça fazla ilgi çekmişlerdir.

Ancak birçok insanın gördüğü ve bildiği ve sprey boyaların kullanıldığı şehir graffiti’si 1960’ların sonunda New York şehrinde metro trenlerinde doğmuştur. Washington Heights’da 183. caddede yaşamış olan Taki 183 tüm şehri gezen bir haberci olarak çalışmıştır. Bunu yaparken gittiği her yerde metro istasyonlarına ve metro araçlarının iç ve dışlarına, keçeli kalem kullanarak ismini yazmıştır. Sonunda, tüm şehirde esrarengiz bir kişilik olarak tanınmıştır. Taki 183’e birçok genç özenmiştir. Ve bu gençler ünlü olmak için birbirleri ile yarışınca, trenlerdeki graffiti miktarında patlama yaşamıştır. Bunları “Stil Savaşları” diye nitelendirmek mümkün. Nitekim “Stil Savaşları” graffiti’yi çevreleyen bütün bir alt kültürün oluşmasını sağlamıştır.
1970’ler metrolarda yapılan graffiti uygulamalarının en revaçta olduğu dönemlerdi. Nitekim Almanya’da bir üniversite öğrencisi olan Hugo Martinez, “United Graffiti Artists” isimli bir graffiti derneği kurmuştur. Ardından graffiti uygulamalarından oluşan bir sergi gerçekleştirmiştir. Böylelikle graffiti süreci başlamıştır.
1980’lerde güvenlik önlemlerinin artması nedeniyle metro graffiti’si yavaş yavaş azalmaya başlamıştır. Günümüzde nadiren rayların kenarlarındaki duvarlarda olup daha çok şehir duvarlarında ve beklenmedik yerlerde devam ediyor. Graffiti reklam sektörünün vazgeçilmezlerinden… Graffiti sanatı dünya grafik tasarımında etkisini gösteriyor. Önemli galerilerde ve hatta bienallerde graffiti yazarlarının uygulamalarını görebiliyoruz.

Stensil (Şablon)
Kesilerek oluşturulmuş (Kâğıt, karton, metal veya diğer materyallerden kesilmiş olabilir.) karikatür, rakam, harf, resim, baskı veya diğer şekil ve görüntülerdir. Stensil’ler istenilen görüntünün keskin kenarlı boyamasının yüzeyde çıkartılması işlemidir. Stensil’ler farklı teknikler kullanarak bir veya birçok renk katmanları ile yapılabilmektedir. Sprey boya kullanılan stensil sanatı hızlı ve kolay bir biçimde oluşturulabiliyor. Bu nedenle stensil sanatı çok yaygın ve popüler hale gelmiştir.

Stensil sanatı özellikle politik sanatçılar için ilgi çekici hale geldi.
İngiliz Sokak Sanatçısı “Banksy” ile Fransız Sokak Sanatçısı “Blek le Rat” stensil bağlamında dünyaca ünlüdürler. Bunlara “Shepard Fairey” ve “Margaret Kilgallen”ı da ekleyebiliriz.
Bu konuda çok yetkin uygulamalar gerçekleştirmiş olan “Banksy”i tanıtmadan geçemeyiz.

Banksy
1974 yılında İngiltere’nin Bristol şehrinde doğan “Bansky”, Stensil graffiti’nin öncüleri arasında yer alır.

ABD ve İngiltere başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Stensil graffiti uygulamaları yapmıştır. Kapitalizm karşıtı çalışmalarına “Gerilla Sanat” adını vermiş ve kendisinin geniş kitlelerce tanınmasını sağlamıştır.

Gerçek kimliğini gizleyen “Banksy”in çalışmaları; merkezi otoriteyi, şeffaflaşan, gözetim toplumuna dönüşmüş günümüz dünyasını, tekdüze yaşayış dizgelerinin eleştirisini içeriyor. Savaş karşıtı olan “Banksy” aynı zamanda yaptığı uygulamalar ile hayvan hakları konusunda bir duyarlılık sergiler.

İngiltere’de alışveriş merkezlerinden topladığı 500 adet Paris Hilton cd’sini çoğaltmış, müdahale ederek dönüştürmüştü. Ve bu cd’ler İngiltere’deki müzik marketlerde sergilendi.

2005 yılında Ortadoğu’ya giden “Banksy”, İsrail’in Filistin’le arasında ördüğü “Utanç Duvarı”na “Tatil Enstantaneleri” adıyla bir dizi şablon resim yaptı. Bu uygulamalar, Filistin topraklarına bakan tarafa yapılan dokuz resimden oluşuyordu. “Banksy” İsrail Hükümeti’nin işgal ettiği Filistin topraklarının çevresine yapmaya başladığı 700 kilometreden oluşacak olan duvarı protesto etmek amacıyla bu projeyi hayata geçirmişti.


Türkiye'de Graffiti
“Turbo”, ilk graffiti’yi Soğanlık-Yakacık’ta (İstanbul) 1985 yılında gerçekleştirdi. Türkiye’de daha çok büyük kentlerde graffiti örneklerini görüyoruz. Graffiti yapanlar arasında zamanla gruplaşmalar oluşmuştur. Bunların arasında bildik isimleri sayacak olursak;
İstanbul’dan “S2K”, “Dyer familie”, “B4L crew” gibi aktif olarak faaliyet gösteren gruplar ile Anadolu ayağını yürüten, Kocaeli’den “Style Of İzmit” ve “W2L” isimli gruplardır.
Aktif olarak üretimlerini sürdüren belli başlı graffiti’cilerden bir bölümü ise;
“Turbo”, “Tab”, “Wyne”, “Misk”, “Rot”, “Gas”, “Mace”, “Mccroy”, “Wson”, “Wase”, “Keos”,“Cypeone”dir.
Graffiti yapanlar festivaller vasıtası ile bir araya gelirler. 2003 yılında İstanbul Sanat Fuarı’nda Maçka Parkı’nda ilk graffiti festivali gerçekleştirildi.
Türkiye’de bugüne kadar yapılmış olan graffiti festivalleri içerisinde en çok ses getireni “Meeting of All Star” 27 Ağustos 2006 tarihinde, Savaş Caddesi/ Merter, Güngören’de (İstanbul) gerçekleşti.
Bir diğer önemli festival olan “İllegalize Graffiti Jam”, 18 Kasım 2007 Pazar günü Taksim TRT binasının altında gerçekleşti

Graffiti grupları içerisinde en çok tanınanı olan “S2K” grubu 1995 yılında kuruldu. Türkiye’nin en aktif grubu olan “S2K” ikisi yurtdışında yaşayan Türklerden olmak üzere, toplam 5 kişiden oluşmaktadır. Grup,“Turbo”, “Hakim”, “Wyne”, “Tab” ve “Birth”den oluşuyor. “Hakim” ve “Birth” Almanya’da yaşıyor. Türkiye’de graffiti kültürünün yayılmasında “S2K”nın ciddi anlamda katkısı olmuştur.

Hâlen İzmit’te aktif olarak faaliyet gösteren “SOİ” (Style of İzmit) 2004 yılında kuruldu.
“Soi” grubu graffiti “Wase” (karakterist) “Set”(graffiti artist) “Spook” (karakterist) “Dark” graffiti yazıcıları tarafından oluşuyor. “Soi” Türkiye’de ilk uzun metrajlı graffiti filmi olan “First Attack” (ilk atak) i çekti.

Türkiye’de graffiti’yi başlatan “Turbo”, “S2K” grubunun yöneticisidir. 1997 yılında “Blue Jean” dergisinde hip hop sayfası yaptı. İlk yayında yabancı graffiti’lere yer verdi. “Blue Jean” dergisinin görsel yönetmenliğini 1997 yılının Temmuz ayından 2007 yılının Ağustos ayına kadar yürütmüştür. Türkiye’de hip hop kültürünün yayılmasında, çok büyük katkısı olan “Turbo” birçok dergide; rap, graffiti ve break dance konusunda yazılar yazmıştır. “Turbo” graffiti’lerinde biçimsel estetik öğeleri ön planda tutarak güzel, ruhu okşayıcı olanın peşinden gidiyor.

Graffiti’ye 1996 yılında başlayan “Tabone”, “S2k-Shot 2 Kill” grubunun üyesidir. Kendi tag’ini “Tab” uygulamalarında sık sık kullanıyor. “Turbo” gibi tipografik değeri yüksek olan stiller yaratıyor. Özellikle Beyoğlu sokaklarında “Tabone”ye rastlamak mümkün.

İstanbul’da Gaziosmanpaşa’daki yazıcılara değinmeden geçilemez… Gaziosmanpaşa’daki yazıcıları öncelikle, grup şeklinde belirtirsek;
Bu semtte iki farklı grup bulunuyor. Bu gruplar, 4 yazıcıdan oluşan “WTK Crew” ile 3 yazıcıdan oluşan “BDK Crew”dir. Gaziosmanpaşa’daki yazıcılarından olan “Mcroy”, “WTK Crew” üyesidir.
Graffiti ile hip hop kültürünün bir parçası olan break dance ile ilgilenirken tanışan “Mcroy”, “Legal Piece” yelpazesinde “Gothic Germany Font”lu harfleri kullanıyor. Genelde çalışmalarını “Hall of Fame’ler de gerçekleştiriyor.
Yine Gaziosmanpaşa yazıcılarından olan “Keos”, 2001 yılında Blue Jean dergisinden “Turbo” (S2K) ile tanışmasından bu yana graffiti ile uğraşıyor. “WTK Crew”in 4 üyesinden birisidir. 2008 yılında 8 üyesi bulunan “STİLBAZ Crew”de yer almıştır. Keos’a göre graffiti insanın ruhunun sprey ile duvara yansıtılmasıdır. Bu bir bütünlük oluşturmaktadır.
“Wson” Doğu’da ilk sokak sanatı uygulamasını yapan ilk yazıcıdır. Diyarbakır’da graffiti’ler gerçekleştirmiştir. “Wson” uygulamalarında kendi kültürümüz ile graffiti sanat öğelerinin sentezini oluşturuyor.

“Cypeone” İstanbul’da üretimlerini sürdüren bir graffiti yazıcısıdır. 2002 yılında ilk style’larını oluşturmaya başladı. Graffiti kültürünün sıkı takipçilerinden olup graffiti dışında “Artcore” adında street art projesini yürütmektedir.

Dünyanın her yerinde kamuya açık alanda yapılan graffiti illegal. Almanya’da yasalara göre, kamu binalarına graffiti yapmak yasak. Yasağa uymayanlar, yüksek para cezası ve iki yıla kadar hapis ile cezalandırılıyorlar. Nitekim bunu ileriye götürüp, 1998 yılında belediye kurumları ve özel girişimciler, “Köln Graffiti’yle Mücadele Girişimi”ni kurdu. Berlin’de bazı parkların içinde özel graffiti duvarları var. İsteyen özgürce parkta graffiti yapabiliyor.
Batı Avrupa ülkelerinin birçoğunda “graffiti suçları”yla ilgilenen özel polis birimleri var. Graffiyi yapan yakalanır ise, duvarı yine eski rengine boyuyor ya da belediye için zorunlu bir hizmete tabi tutuluyor.
Türkiye’de de vandalizm olarak adlandırılan illegal olarak yapılan graffiti’lerin yazıcılarına cezai müeyyide uygulanıyor.
Türkiye’de ilk defa 1998 yılından beri İstanbul’da faaliyet gösteren, yedi “crew”den oluşan GNG (Güngören) Klan’ı legal izinli olarak graffiti yapmaya başladı. Bayrampaşa Güngören
Belediyesi Merter’deki kola fabrikasının arkasındaki duvarları graffiti’cilere bıraktı. Güngören Belediyesi graffiti’cileri kadrolu yaptı ve malzemelerini karşıladı. Belediye kendilerine kart çıkardı. “Yön Crew” liderliğindeki graffiti’ciler ilk olarak Ali Rıza Gürcan Caddesi’nin 400 metrelik boyasız duvarını renklendirdiler. Ve bu graffiti Türkiye’nin en uzun graffiti’si olarak kayda geçti.

Türkiye’de sadece dekoratif amaçla iç mekânlara yapılan graffiti’ler dışında, kamuya açık alanda illegal graffiti yapmak yasaktır. Sultanahmet Meydanı’ndaki Milion Taşı’nın üzerinin boyanmasından sonra graffiti’ciler çok sıkı denetim altına alındı.

Türkiye’de Street Art
2000’li yıllarda dışarıya paralel olarak street art uygulamalarının olduğunu görüyoruz. İstiklal Caddesi’nin arka sokaklarında, Tünel’de, Cihangir’de ve Kadıköy’de bu uygulamaların yaygın olarak kullanıldığını görüyoruz.
Sokak sanatçıları internet kanalıyla iletişimde bulunuyor, fanzin’leri iletişim için araç olarak kullanıyorlar.

Yaptığı stensil uygulamaları ile dikkati çeken, “Flypropaganda”, “Osman”, “Bomba Fonda” ağırlıklı olarak Beyoğlu ve çevresinde, “Cins”, “Xeli”, “Ed”, “Erman Akçay” ise Kadıköy’de görünüyorlar. “Böcek”, “Dope”da stensil’leri ile ilgi çekmekteler.
“Flypropaganda” sinek stensil’leri ile yoğun bir şekilde Beyoğlu’nda oldukça muhalif bir tavır sergiliyor. İlk sinek stensil’ini Tünel’de gerçekleştiriyor. Nitekim Tünel bugün sokak sanatçılarının uğrak yerlerinden… “Flypropaganda”nın günün popüler olaylarına ilişkin ironik sticker’larını birçok yerde görmek mümkün.
“Osman”, Taksim havalisindeki yoksul mahallelerin duvarlarına yaptığı “Saklambaç Oynayan Çocuklar” uygulaması ile farklı bir boyut getirmiş, görünmeyen görüneni, adeta arka sokakların gerçeğini yansıtmıştır. Bununla birlikte “Osman”ın Bayhan sticker’ı ve Ajdar Çikita muz stensil’i ile de Beyoğlu’nun ara sokaklarında sıkça karşılaşılıyor. “Osman”,“Shepard Fairey”den ve onun California’da başlatıp sticker’larla ve baskılarla yaydığı “Obey the Giant” imajından etkilenerek bu imaja bıyık eklemiş ve adını “Osman” olarak değiştirmiş ardında duvarlara uygulamıştır.
“Bomba Fonda” ise Beyoğlu ve çevresinde stensil ve sticker’larını hayata geçiriyor.
“Bomba Fonda”, kendi oto-portresinden yararlanarak yarattığı stensil’leri “Bomba Fonda” olan tag’ini de ekleyerek duvarlara uyguluyor.

“Cins” duvarlara, değişime uğramış, biçim değiştirmiş yaratık resimlerini Kadıköy civarında uyguluyor. Organik formların deformasyonundan oluşan bu illüstrasyonlar gerçek ile gerçek olmayan arasında gidip gelmektedirler.
Xeli, “Negazzives” adında iki kişilik bir çalışma grubundan oluşuyor. Paylaştıkları politik görüşleri duvarlara yansıtıyorlar. Kadıköy-Caddebostan çevresinde protest tavırda stensil çalışmalarıyla birlikte sticker projelerini yürütüyorlar.
“Ed”in megafon imajının stensil’ini kullandığı “Ses ver” çalışmalarına Kadıköy’ün muhtelif yerlerinde rastlanıyor. Belki de kavramsal yönü ile güçlü olan stensil uygulamalarından bir bölümünü “Ed” hayata geçiriyor. “Ed”in stensil’leri çok yalın ve vurucudur. Az olan ile çok şey söyler.
“Erman Akçay”, “99 KÇ” adlı sokak sanatı fanzin’inin yayımcısıdır. “Akçay”ın Condoleezza Rice’ın kafasıyla oynadığı sticker’ları Anadolu Yakası’nda Suadiye’nin farklı noktalarında bulunmaktadır.

Türkiye'nin ilk hip hop dergisi “Hip hop-tr” de editörlük yapmış olan “Böcek” daha sonra Turkisi.net adlı graffiti sitesini açtı. Şu an www.sokagacik.com adlı siteyi yönetiyor. “Böcek”, zekice tasarlanmış pratik zekâyı gerektiren çarpıcı stensil uygulamalarında bulunuyor. Bunlar, protest yönü ağır çalışmalar.

“Dope” politik yönü ağır basan stensil’ler oluşturuyor. Geçmişte idol haline gelmiş ideolojik kişilikleri çalışmalarında kullanıyor. Bunun yanı sıra popüler medyaya ilişkin eylemde bulunuyor.

“İç-mihrak” sokak sanatı alanında sert anarşizan tavrı ile dikkati çekiyor. Kaç kişiden oluştuğu bilinmiyor. Kadıköy ve Beyoğlu bölgesinde uygulamalarını görüyoruz. Kendi tabirleri ile“İç-mihrak”ı ifade etmek gerekirse; “Resmî ve popüler kültür fragmanları, ikonlar, ikonik kişiler, sloganlar, özlü sözler, içli sözler, çağdaş ve geleneksel değerler, inanç evrenleri üzerine çıkartma ve afiş uygulamalarında bulunuyorlar.

Sokak sanatçılarının sanatını yaymak amacıyla kullandığı yöntemlerden birisi de fanzin çıkarmaktır.
Sokak sanatı ile ilintili olarak çıkarılmış olan fanzin’lerin bazıları şunlardır:
İstanbul Style - Black Book, 99KÇ, Düzensiz, Kop-Art, Tesmeralsekdiz.
-İstanbul Style - Black Book: Türkiye’de ilk yayınlanan Graffiti Fanzin’i, Turbo (S2K) tarafından çıkarılan “Black Book”tur. İlk sayısı 1996 yılının sonlarına doğru çıkmıştır.
-99KÇ: Erman Akçay tarafından Nisan 2005’te start alan İstanbul/ Bostancı mahsullü, ülkenin ilk street art (sokak sanatı) mecmuası.
-Düzensiz: Bay Perşembe’nin fikri ve Onston’un katılımı ile Ekim 2005’te yola çıkmış Düzensiz adlı hayalet gemi.
Net adresi: www.dznsz.blogspot.com
-Kop-Art: Gamze Fidan, Cansu Aybar, Zeynep Turuthan tarafından 2006 yılının Ekim ayında fotokopi türevli olarak yayın hayatına başladı.
Net adresi: www.kop-art.8m.net
Tesmeralsekdiz: Kasım 2005’te iki kafadar tarafından temelleri uzaya atılmış ve Şubat 2006 tarihinde Ankara’da ilk sayısı basılmış bir medya-sanat yayını.
Net adresi: www.tesmeralsekdiz.org
Politik söylemlerin sanatsal bağlamda alternatif dışavurumu sıklıkla duvarlarda görülüyor. Sokak sanatçıları, geçmişte idol haline gelmiş ideolojik kişilikleri çalışmalarında kullanıyorlar. Bunun yanı sıra popüler medyaya ilişkin eylemde bulunuyorlar.
Sokak sanatçıları son dönemde internet aracılığı ile kendilerini tanıtmaktadır. Birçok insan ile ilişkiye geçebiliyor ve böylelikle bağlı bulundukları ülke dışından birçok davet alabiliyorlar.
Oturdukları yerden tüm dünyada olup bitenlerden haberdar olabiliyorlar. İnternet yapılan uygulamalara ulaşmayı kolaylaştırırken bir o kadar da orjininden, sokaktan koparıyor. İnternette olan uygulamanın fotoğrafıdır, uygulamanın kendisi değil. Sokağın kokusu, dokusu, görüntüsü tüm kapsayıcılığı ile fotoğrafta kendini yansıtmaz bir o kadar da yapım esnasındaki hızı, zamanı, heyecanı…
Sokaktaki uygulamaların çoğu zaman ne zaman ve ne koşullarda ve de kim tarafından yapıldığını bilemezsiniz. Sokaklar özgürlüğün şarkısını çalarlar…
Bugün, İstanbul’da sokak sanatı örnekleri ile birçok yerde karşılaşıyoruz. Kentte yaşayan gençliğin çığlığı olarak yankı buluyorlar. Bu yaşanması gereken önüne geçilemez bir sosyo-kültürel durum olmaya devam edecektir.

Türkiye’de ki sokak sanatı ile ilgili diğer sitelere kısaca bir göz atacak olursak;
Turkstyle: http://www.turkstyle.org/graffiti/
Graffiti Tr: http://www.graffititr.net
Sokağa Çık: http://www.sokagacik.com
Ebenzin: http://www.ebenzin.com
Streetartfromturkey: www.streetartfromturkey.blogspot.com/
Mwt ve Ankara tandanslı graffiti sitesi: http://www.mwt06.com:
Türkiye’nin en büyük kişisel graffiti sitesi: http://www.nbkklan.org/index2.htm
http://writerturk.bloggum.com/
http://www.illegalize.net/html/
http://www.theturkhiphop.com
http://www.gretchengraff.com/
http://www37.websamba.com/graffiticim2/graffiticim/index.html

Yurtdışında sokak sanatı ile ilgili sitelerden bir bölümü:
Dünyanın en büyük graffiti arşivi: http://www.graffiti.org
Avrupa’nın en büyük graffiti portalı: http://www.graffitiart.de
http://www.graffiticreator.net/
http://www.cooper.edu/art/lubalin/ambush.html
http://www.graphotism.com/commissions.asp
http://www.flickr.com/photos/casoulbyrd/sets/92077/?page=2
http://www.ccd.rpi.edu/eglash/csdt/subcult/grafitti/
http://www.wieninternational.at/en/node/4676
http://www.artyfucked.com/?heft=IV


Graffiti Terimleri:
Background: Geri plan.
Back Jumps: Tren bir istasyonda durduğunda gidene kadar yapılan hızlı çalışmalar.
Back-on: Tren üzerine çıkıp yapılan çalışma.
Battle: Kapışma, yarışma (graffiti, rap ve breakdance da olabilir)
Bite: Bir writer’ın stil’ini kopyalamak, çalmak.
Blackbook: Taslak defteri.
Block: Yazıya boyut vermek için yapılan kalınlık.
Bomb: Bir yere kaçak graffiti yapmak, tag’le doldurmak.
Buff: Graffiti’nin temizlenmesi.
Bunny: Bayan graffiti’ci grubu.
Burn: Daha iyi yapmak.
Burner: Çok iyi yapılmış çalışma.
Can: Sprey boya.
Cap: Boyayı farklı kalınlıklarda sıkmaya yarayan sprey başlığı.
Character: Graffiti’lerin yanına yapılan tipler.
Chuck-up: Bir yeri hızlıca outline ile kaplamak.
Crew: Writer ekibi.
Crosslamak: Bir graffiti’nin üzerine yazmak ya da bozmak.
Dedication: Yapılan graffiti’yi birisine ithaf etmek.
Dirty: Akmış, kirli, pis.
Drips: Boya aktığında kalan damlalar..
Donut: Tren kapısı civarındaki çalışma.
End2end: Tren vagonu boyunca yapılan çalışma
Fade: Bir renkten, öteki renge yumuşak geçiş.
Fill-in: Graffiti’nin iç boyaması
Front Piece: Trenin ön tarafını boyamak.
Going Over: Bir graffiti’nin/ tag’in üzerini başka writer’ın kendi graffiti’si/ tag’iyle kaplaması.
Hang outs: Tren çalışırken açık pencere ya da kapıdan tren dışına tag atmak
Highlights: Çalışmanın ışıklandırması. Graffiti’ye boyut vermek için outline ve fill-in arasına yapılan parlaklık çizgileri.
In-Side: Trenin içine yapılan graffiti.
İllegal: Kaçak yapılan çalışma.
Ink stains: Kalın yazan keçeli kalemler
Kill: Her yeri boyamak.
King: Usta graffiti’ci. Grafiti’de en yüksek mertebe.
Lay-up: Gece ve hafta sonları trenlerin park edildiği yer.
Legal: İzinli yapılan çalışma.
Master Piece: Çok renkle yapılmış graffiti’ler.
Nark: Yetkililere ihbar eden kişi.
One: Herhangi bir grupta olmayan writer.
Outline: Çalışmanın dış çizgileri.
Panel Piece: Trenin iki kapı arası ya da o kadar mesafe kaplayan yerini boyamak.
Piece: Graffiti çalışması.
Public: Okunması kolay stil.
Quick bombin: Hızlı bombalamak.
Quick piece: Hızlı yapılan çalışma.
Rack: Çalmak.
Roof top: Çatılara yapılan illegal çalışma.
Run-up: Tren istasyona girdiğinde arkasına çıkıp bombalamak.
Rainbow: Tren kapısı üzerinde tag atmak.
Second Ountline: Graffiti’yi background’dan ayırmak için çizilen çerçeve çizgisi.
Shadow: Gölge.
Shine: Flash patlamış effect’i vermek için genelde beyaz renkle yapılan ışık parlaması.
Simple style: Basit çalışma.
Sketch: Kâğıt üzerine yapılan taslak.
Skinny: Sprey başlığı (cap ile aynı anlamda)
Slash: Bir çalışmanın üzerine tag atmak.
Sticker bomb: Tag atılmış etiketi bir yere yapıştırmak.
T2B(top to bottom): Baştan aşağı kadar boyanan tren paneli.
Tag: Writer’ın takma ismi/ imzası.
Taggin: Tag atmak/ imza atmak.
Throw ups: Gaffiti’nin basiti, tag’in büyüğü.
Toy: Çaylak writer. Graffiti’de belirli seviyeye gelmemiş insanlara takılan isim.
Walls: Duvar çalışması.
Wild style: Karışık, okunması zor stil.
Window down: Pencere altına yapılan
Whole Car: Bütün bir vagonu boyamak
Yard: Trenlerin durduğu, park edildiği istasyon ya da yer.












Referanslar:
“Sokak Sanatı”, Şinasi Güneş, Artes Yayınları, (Şubat 2009)
“Sanat Dört Duvara Sığmadığında”, Mahmut Hamsici, Radikal Gazetesi (11/ 10/ 2006)
“3 bin Türk Graffiti’ci İnternet’te Örgütlendi”, Öznur Kaymak, Hürriyet Gazetesi
(07/ 05/ 2006)