6 Ağustos 2011 Cumartesi

Sokağın Sanatçı Gerillaları - röportaj, Taraf Gazetesi, 20 Mayıs 2010

TARAF GAZETESİ RÖPORTAJI

Sokağın Sanatçı Gerillaları - röportaj, Taraf Gazetesi, 20 Mayıs 2010

Erkan Doğanay'ın Şinasi Güneş ile Taraf Gazetesi için Yaptığı Röportajın Dökümüdür.

1- Sokak Sanatı adlı kitap çalışmasını hazırlarken sokak aktivistlerinin genel tavır ve kaygılarını nasıl yorumladınız?
Sokak sanatçılarının büyük bir bölümü kendilerine dair kitap hazırlanması fikrine sıcak baktı. Burada fame olma- ünlü olma duygusu ön plandaydı. Fakat içlerinden bazıları birtakım kaygılar taşımaktaydı. Bunlardan öne çıkanı kendi isimlerinin deşifre edilmesiydi. Çünkü onlar sokak sanatının bir gereği olan tag’leri (kodları) kullanmaktaydılar. Kitapta da buna sadık kalındı. Diğer bir kaygıları ise popüler kültürün angajmanları nedeniyle sıradanlaşma tehlikesiydi.

2- 12 Eylül sonrası sokağın topluma yasaklandığı dönemi dünyada da “bir trend” olarak yükselen sokak sanatı ile yeniden “kamusal” alanın dışında algılamaya başladık. Sokak Sanatı adlı kitabı hazırlarken sosyal-politik bir arkeolojik çalışmada yapabildiniz mi?
12 Eylül’ün birey ve toplum algısını her yönden değiştirdiğini bizatihi kendi yaşam sürecinde tecrübe etmiş bir sanatçıyım. “Politik” olanın birey, toplum ve sanat üçgeninde uzakta tutulduğu bir zaman dilimini yaşadık. Ancak bu süreç artık tersine döndü. Türkiye’de birçok genç sokak sanatı ile politik olanı, birey-toplum ve sanat üçgeninin içine taşımaya başladılar. Bu gençler sokak sanatını yalnızca kamusal alanda değil özel alanların içine dahi taşıma cüretini gösterdiler ve kanımca başarılı da oldular. Zaten varolan bir sosyo-politik geçmişin kalıntılarını üzerinde taşımakta olan sokak sanatçıları, bu kalıntıları yapmış oldukları sanatsal üretimleriyle ortaya çıkarmış oldular. Dolayısıyla kitabın hazırlanma aşamasında özel bir arkeolojik çalışmaya gerek kalmadı. O, zaten sokak sanatının ruhunda hep vardı.


3- Teknolojinin gelişmesi ile birlikte yapılanan enformasyon toplumu üzerinde sokak sanatı sanatsal bir iletişim mi? Yoksa vandallık mı olarak ele alınmalı?
Enformasyon toplumu her anlamda bir dönüşümü işaret etmekte ancak Türkiye’de bu dönüşüm biraz sakat işliyor. Teknolojinin ve bilginin hazmedilmeden birey üzerine yığılması sosyo-psikolojik yönden bir takım defektlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Bu durum iletişimin çarpıklaşmasına ya da doğru algılanmamasıyla doruk noktaya ulaşıyor. Sokak sanatı işte bu noktada iletişimi, sanatsal çalışmanın mekân boyutuyla doğrudan veriyor. Sokak sanatı yoğunlukla kamusal alanda –kitlelere doğrudan ulaşabilen mekânlarda- icra ediliyor. Ve sanat çalışması sokaktaki insanla doğrudan ilişkiye geçerek sanatsal iletişimin birer aracına dönüşüyor. Vandallık ise daha farklı bir olgu kanımca… Sokak sanatı sokaklarda icra edilmeli sokak ruhunu taşımalı ancak tarihi mekânların üzerinde icra edilmeye çalışılması durumu, vandallığa geçiş olarak nitelendirilebilir. Bu anlamda sınırları iyi belirlemek gerekir. Bir tarihi mekânın üzerinde yapılan bir sanat çalışması artık amacından sapmış oluyor. Orada üretim ya da birçok insana derdini anlatma gibi itkiler devreden çıkıyor. Tamamen zarar verme eylemine dönüşüyor.


4- Özellikle Avrupa da yaygın olarak ortak bellek, örgütlenme, eylemlilik gibi kavramlar etrafında şekillenen (örneğin 68 Paris Akademi ilanları) sokağı kullanma, doğal olarak o sokağı kullananlarla da ilişkili düşündüğümüzde başarılı ve etkin sonuçlar ortaya koymakta, bizde durum nasıl? Sokağın ve o sokağı kullananların tepkileri, refleksleri dikkate alınıyor mu?
Türkiye’de tabiî ki Avrupa’daki gibi örgütlenme, ortak bellek ya da eylem pratiklerinde bulunma anlamında sokağı kullanma, toplum üzerinde etkin sonuçlar doğurmuyor. Daha çok bireysel olarak etkilenme ya da alımlanma söz konusu. Sizin dile getirdiğiniz anlamda dikkate alma noktasında biz daha yolun başındayız biraz daha zaman gerekiyor. Ancak bu süreçte bir takım handikaplarda bulunmuyor değil. Özellikle reklam sektörü bu anlamda grupları ya da bireyleri bir araç olarak kullanıyor. Reklam sektörü sokak sanatını kullanarak toplumu etkilemeye daha doğrusu ürün satmaya çalışıyor. Ve özellikle genç kitleler üzerinde oldukça etkili oluyor.

5- Banksy gibi uluslar arası isme dönüşmüş örneklerin bu alanın genişlemesindeki etkin rolü var mıdır?
Yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada etkin bir rolü var. Banksy’nin işleri her bir sokak sanatçısının es geçemeyeceği türden ki Türkiye’de bu sokak sanatı yapan kişi ya da grupların çoğu Banksy’i kendilerine örnek alıyor. Onun özellikle İsrail’in Filistin’le arasında ördüğü “Utanç Duvarı’na “Tatil Enstantaneleri” adıyla oluşturduğu bir dizi şablon resmi sosyo-politik ve sanatsal yönden bir hayli ironik. Paris Hilton’ın CD’leri üzerinde yaptığı manipülasyonlar birer popüler kültür eleştiri örneği.

Hiç yorum yok: