18 Temmuz 2008 Cuma

Gösterilen İle Gösterilmek İstenen Arasındaki Fark

















Burak Delier



Şinasi Güneş

“Free Kick” (Serbest Vuruş) sergisi adındanda anlaşılacağı gibi serbest vuran bir sergi oldu. Ama bu serbest vuruş biraz fazla serbest oldu. Gerçi Halil altındere bu serbestliği gençlere olanak tanımak gerekçesi ile kurguladığını söylese de, bu serginin problemlerini kapatmaya yetmedi. Sonuç olarak bienale paralel ve sanki onun parçası gibi konumlanan bir serginin ciddiyeti ve ağırlığı ile örtüşmedi. Sergi ortamı, üretimlerin tekil olarak vede birbirleri ile olan ilişkilerinin okunuşunu gölgeleyen hatta algılanmasını bile imkansız kılan bir yapıdaydı. Böyle bir enflasyonda ve sıkışıklıkta zaten problemleri aşılamamış ve görsel daveti olmayan çalışmalar ucuzlaştı. Sergi esnasında bunalan izleyici çareyi bir ana önce mekanı terketmekte buldu. Hemen karşısında yer alan “Çekim Merkezi” gerçekten bir çekim merkezi olmayı başardı( ironik ama her sergi adı gibi oldu), sergi daha doyurucu ve nitelikli işleri ile “Free Kick” sergisini bir yerde sabote etti. Çünkü bu durum karşılaştırmamayı imkansız kılıyordu. Gerçi bu mekanın steriliğinden yola çıkarak, burjuva imalı eleştiriler getirilip , “Free Kick” sergisinin ne domokrat ve halkçı olduğu söylenmeye çalışılsa da malasef bu açıklama girişimi de sergiyi kurtarmaya yetmedi.

Sergi gösteri toplumunun tüm semptonlarını yansıtıyordu. Eglenceye ve hızlı tüketime dönük yapısıyla bu sıfatı hakketti. Sergi bununla paralel bir üretim zihniyeti ile seyirci önündeydi. Böyle olması kaçınılmazdı çünkü tüketim mantığının iç yapısı buna zorluyordu.Siyasi oldukları vaaz adilen çalışmalar, bu siyasallıklarından ötürü önemli bir konuma oturmayı talep ediyorlardı. Ama siyasallık bu tür çalşmaların günümüz türkiyesinde önemli bir koşulu olarak algılansa da ( cesaretlerini takdir etmeliydik çünkü) sanatsal olanın yeterli koşulu hiçbir zaman olmamıştır. Tarih ideoloji tarafından manipüle edilen çalışmalar ile doludur. İnanmayan Hitler Almanya’sına ve Stalin Rusya’sına baksın. Bu çalışmalar asla sanat tarihinde değerli bir yere oturmamıştır. Ama elbet, zemzen kuyusuna işeyen de tarihe kalmıştır o başka. Tarihe geçmek tek değer olunca (zengin olmak gibi), işte herşey aslından uzaklaşmaya başlar. Bu yüzden maalesef bu çalışmalar amaçladıklarına belki yakın, ama amaçladıklarını vaaz ettikleri şeye uzak düşmüşlerdir. İllüstratif ağırlıklı karikatürize edilmiş bu ürünler entellektüel altyapıdan yoksunluklarıyla, sanatsal olana uzak düştükleri gibi politik olana da uzak düşmüşlerdir.

Olumlu olan tek şey sergi katoloğunun grafik dizaynının başarılı bir şekilde kotarılmış olmasıdır. Sadece buna baksak belki çok başarılı bir sergi olduğunu söyleyebilirdik. (sergi katologlarının neden bunca önemsendiği böylece bir kez daha anlaşılmış oldu)

Hiç yorum yok: